Çiçek

çiçek

            Biliyorum bazı fikirleri eyleme dönüştürebilmek için birkaç gece uykusuz kalmak gerekiyor. Şimdi sana tekrardan ‘sadakat’ masalını anlatmak isterdim ama sol elimin yüzük parmağından vücuduma dolan sensizlikten sonra kelimelerim pek sığ. Bazen adımı söylemekte zorlanıyorum. Benliğimden bu denli uzak oluşum gerçek, doğru tanımıyla bir kayıp olmalı. İşlerimi, düşlerimi ve sözlerimi sana göre düzenlediğim için oldukça fakirim son zamanlarda. Ruhumun yaraları her tedaviyi reddettiği için her tökezlediğimde sana sövüyorum. Sanırım ben ilk olarak dizlerimin bağını yitirdim. O gün bu gündür güçlü adım atmaktan acizim. Belki de aynı yöne adım atamıyor oluşumuz beni bu kadar güçsüz kılıyor. Şimdi yanımda olsan mesela, aynı yöne sol adımlarımızla başlasak hatta yolumuza çıkan basamaklar bile bozamasa ritmimizi aynı olmaz ki; sen yanım değilsin artık. Bu ve bu yoğunluktaki acı düşünceler gecelerimi sabaha bağlıyor. Birlikteyken dile getirdiğim ve bizi sonsuz mutluluklara kavuşturan o fikirlerimi eyleme dönüştüremiyorum. Birkaç kez denedim çünkü herhangi bir işte başarılı olduğumda, yani o işi başardığımı haber aldığım anda içinde bulunduğum tarifi imkânsız mutluluğu seninle yaşayamayınca çok mutsuz oluyorum ben. Başaramamışım gibi mutsuz oluyorum.
            Çok şey değil istediğim, sarılmak çok mu ki? Sarılmak az ama mutluluğu çok. Azdan çok. Ben güzele, huzura ‘sen’ demişim, şimdi söz sende; sen olmayanda huzur olur mu? Sen olmayan güzel olur mu? Güzelim.



Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’12

Çiçek

çiçek

            Biliyorum bazı fikirleri eyleme dönüştürebilmek için birkaç gece uykusuz kalmak gerekiyor. Şimdi sana tekrardan ‘sadakat’ masalını anlatmak isterdim ama sol elimin yüzük parmağından vücuduma dolan sensizlikten sonra kelimelerim pek sığ. Bazen adımı söylemekte zorlanıyorum. Benliğimden bu denli uzak oluşum gerçek, doğru tanımıyla bir kayıp olmalı. İşlerimi, düşlerimi ve sözlerimi sana göre düzenlediğim için oldukça fakirim son zamanlarda. Ruhumun yaraları her tedaviyi reddettiği için her tökezlediğimde sana sövüyorum. Sanırım ben ilk olarak dizlerimin bağını yitirdim. O gün bu gündür güçlü adım atmaktan acizim. Belki de aynı yöne adım atamıyor oluşumuz beni bu kadar güçsüz kılıyor. Şimdi yanımda olsan mesela, aynı yöne sol adımlarımızla başlasak hatta yolumuza çıkan basamaklar bile bozamasa ritmimizi aynı olmaz ki; sen yanım değilsin artık. Bu ve bu yoğunluktaki acı düşünceler gecelerimi sabaha bağlıyor. Birlikteyken dile getirdiğim ve bizi sonsuz mutluluklara kavuşturan o fikirlerimi eyleme dönüştüremiyorum. Birkaç kez denedim çünkü herhangi bir işte başarılı olduğumda, yani o işi başardığımı haber aldığım anda içinde bulunduğum tarifi imkânsız mutluluğu seninle yaşayamayınca çok mutsuz oluyorum ben. Başaramamışım gibi mutsuz oluyorum.
            Çok şey değil istediğim, sarılmak çok mu ki? Sarılmak az ama mutluluğu çok. Azdan çok. Ben güzele, huzura ‘sen’ demişim, şimdi söz sende; sen olmayanda huzur olur mu? Sen olmayan güzel olur mu? Güzelim.



Fotoğraf: Murathan Özbek

mirfanK’12

Cerrah Şarkılar – XXI

bugün hayallerimi gördüm seninle yürüdüğümüz o son sokakta.
mevsimin farkına varmış hepsi, üşümüşler, ısınmak için birbirlerine girmişler. aralarından seni daha iyi telaffuz edeni seçip sarıldım.
diğerleri hâlâ üşüyorlar,
haberin olsun.

Cerrah Şarkılar – XXI

bugün hayallerimi gördüm seninle yürüdüğümüz o son sokakta.
mevsimin farkına varmış hepsi, üşümüşler, ısınmak için birbirlerine girmişler. aralarından seni daha iyi telaffuz edeni seçip sarıldım.
diğerleri hâlâ üşüyorlar,
haberin olsun.

Cerrah Şarkılar – XX

‘sesi hüzünlü adam’ henüz aramızdaki bağa ses olmamışken hayal kurmaya başlamıştık seninle. aramızda birçok ülke vardı ama o gece aynı yıldıza bağlanmıştık, iyi hatırlarım. o gece beni günlerce uykusuz bırakan şarkıyı seninle paylaşmıştım. yine o gece o şarkı ‘bizim’ oldu. ilk kez nesnel bir şey senle benim yani; ‘ikimizin’ oldu. o gece mabel’i bilen insan sayısı bizim gördüğümüz yıldızlardan fazl
a değildi, seninle ben, bunu söylemekten gurur duyarım; yani ‘biz’ o gece mabel’in konserine gitme hayali kurmuştuk, iyi hatırlarım. hatta sen -kül hece’de- kaybolurken ben sessizce sana evlenme teklif edeceğim günü hayal etmiştim. içinde kül hecesi ile mabel’de vardı. zamanla çığ gibi büyüdük biz, hatta öyle ki mabel olmadan -kül hece- söyler olduk seninle. aradan hatırı sayılır birkaç yıl geçti; mabel’in ilk konserinden beş gün önce hatırı sayılır bir şekilde bittik biz seninle. benim dizimde uyuttuğum kül hece’li düşlerim bi’ daha uyanamadı. ben o konsere ‘bizsiz’ gittim ve kül hece’yi biraz ıslak söyledim. aradan yine hatırı sayılır bir iki yıl geçti ve sen daha da uzağa gittin hatta izini kaybettirmek için soyadını değiştirdin değil mi?
öyle olmalı.
lütfen.

Cerrah Şarkılar – XIX

yaklaşık birkaç asırdır -abartmayı severim, bilirsin- elimi uzatıp tokalaştığım herkese “öpme, hastayım.” diyorum. zihnimde canlanan bi’ sahne var çünkü; arabadan inip arkama bakmadan yürüyorum, çünkü arkama bakarsam ağlayacağım biliyorum, sonra bi’ kapı kapanma sesi daha geliyor, sonra koşma sesi, sonra boynuma atlıyorsun sarılıp ağlıyoruz; ne yazık ki sonra öpüyorsun beni ve hiç konuşmadan ayrılıyoruz. aradan yaklaşık birkaç asır geçti -abartmayı sevdiğimi söylemiş miydim?- sen öpmedin ama biz konuşmadan ayrıldık seninle. yanağımda bi’ yerdesin hâlâ ama hastalıksın, seni kimseye bulaştıramam.

Cerrah Şarkılar – XIX

yaklaşık birkaç asırdır -abartmayı severim, bilirsin- elimi uzatıp tokalaştığım herkese “öpme, hastayım.” diyorum. zihnimde canlanan bi’ sahne var çünkü; arabadan inip arkama bakmadan yürüyorum, çünkü arkama bakarsam ağlayacağım biliyorum, sonra bi’ kapı kapanma sesi daha geliyor, sonra koşma sesi, sonra boynuma atlıyorsun sarılıp ağlıyoruz; ne yazık ki sonra öpüyorsun beni ve hiç konuşmadan ayrılıyoruz. aradan yaklaşık birkaç asır geçti -abartmayı sevdiğimi söylemiş miydim?- sen öpmedin ama biz konuşmadan ayrıldık seninle. yanağımda bi’ yerdesin hâlâ ama hastalıksın, seni kimseye bulaştıramam.

Cerrah Şarkılar – XVIII

kimsesizliğine emanet edilmiş evlerin yanından hızlı geçtik. sonuçta bizler kimsesizliğin kemiğine bıçak dayayan hisler idik. ruhumuzun “huzur” ile ilgili tüm vanalarını açık bıraktık; aşıklar çay bahçesinde biraz limonata hikâyesi dinledik. “ada’dan beslen” dedi birisi.
tepeden büyükada rum yetimhanesi’ni gördüm ben; içimden birkaç kimsesizin kemiklerinden bıçaklarını çektim, alışkanlık işte.
hem sonra düşündüm de; iyi ki seninle gelmemişim ada’ya.

Cerrah Şarkılar – XVIII

kimsesizliğine emanet edilmiş evlerin yanından hızlı geçtik. sonuçta bizler kimsesizliğin kemiğine bıçak dayayan hisler idik. ruhumuzun “huzur” ile ilgili tüm vanalarını açık bıraktık; aşıklar çay bahçesinde biraz limonata hikâyesi dinledik. “ada’dan beslen” dedi birisi.
tepeden büyükada rum yetimhanesi’ni gördüm ben; içimden birkaç kimsesizin kemiklerinden bıçaklarını çektim, alışkanlık işte.
hem sonra düşündüm de; iyi ki seninle gelmemişim ada’ya.

Cerrah Şarkılar – XVII

biraz önce arşivimi kurcaladım; istatistiklere göre hayatıma giren her üç kişiden birisi dudağında “asla gitmeyeceğim!” türküsü ile çalıların arasından kaybolmuş. şimdi ciğerlerimde kalan tek nefesi arşivimin üzerinde biriken tozlara harcayamam. diyorum ki üçün beşin hesabını yapmayalım artık, sende ilerde durduk yere hatırlatma kendini, hep aklımda kal, gitme.

Previous Older Entries