Dönence
04 Kas 2015 Yorum bırakın
in Öykü, engelliler, hayat, http://schemas.google.com/blogger/2008/kind#post, irfan kurudirek
Bütün Ölüleri – Tanıtım
31 Eki 2014 Yorum bırakın
in aşk, Öykü, bütün ölüleri, http://schemas.google.com/blogger/2008/kind#post, irfan kurudirek, kitap
İrfan Kurudirek, Bütün Ölüleri
Öykü, Deva Yayıncılık, Kasım 2014
Kapak: Murathan Özbek
Kalan
14 Haz 2013 1 Yorum
in Öykü, irfan kurudirek, kalan, murathan özbek
Bir yelken öyküsü yer ediyor zihnimde. Sanki öyle tanıştık onunla. Yelken vardı evet. Rüzgâr, deniz, gözleri, yelken. Hatırlıyorum. Gözlerinden geriye kalan her şeyi hatırlıyorum.
Değişken ruh halini yakalamaya çabaladım bir süre sonra vazgeçtim. Olur da bir halini yakalarsam o halinde kalacakmışım gibi hissettim. Oysa kaldığım bir adam vardı. Sert. Üslubu sert adam. Adamın adı neydi?
Bir gün O’nu çocukları severken gördüm. O gün ondan çok iyi bir baba olacağına inandım. Çocukları çok seviyor demiş miydim? Çocukları kıskandığımı kendime itiraf etmedim. Çünkü sevilmek istedim ben. Biraz.
Birkaç satır atlayarak birkaç saniye yutkunarak devam ettim: Vücudumun %80’i mantık. Onu ciddi düşünemiyorum. Sürekli değişken, sürekli neşeli. Hayatı ti’ye alıyor desem yanlış bir ifade olmaz. Çocuklar gibi sevilmek istedim. Sanki turbo sakızlarının kokusu vardı havada. Söylemesin istedim. Belli etsin istedim.
Vücudumun %70’i su.
Boğulsun mantığım!
Bir yıkılış yer ediyor zihnimde. Sanki zirveyi görmeden düşmüşüm gibi. Zirve vardı evet. Zirve, soğuk, bir başkası. Hatırlıyorum. Zirveden sonraki tüm düşüş hikayemi hatırlıyorum.
Ona dokunamıyorum. Bu aklına gelen ilk anlamıyla değil ama. Doğada bulunması imkansız bir çiçek o ve dikenleri çok sivri. Ne zaman ona yaklaşacak olsam avuçlarım kanadı. Ama ona sorsan yoktan yere uzak der. O yüzden sormayalım ona.
Kaldığı biri olmasaydı onu mutlu ederdim. Hatta şöyle söyleyebilirim, hayatımda en çok onu mutlu ederdim. Ben onun beni tanıdığı gibi değilim aslında. Ben en amiyane tabirle odasında ağlayan palyaço gibiyim. Tek derdim insanların değil onun mutluluğu.
Tepkisiz. Kalan zaman ona olmayan zamanı telafi etmem için yeterli. Kalan zaman kalmamız için var bence.
Vücüdumun %100’ü o.
Boğulsun yokluğun!
yazarın notu: kaldığın yerden git. kalmadığın yerden devam et kalmaya. kal. kalanda kalan sen kal. kimse bilmesin kaldığınızı ama kal. sandalda yalnızsın. arkanda kürek çektiğine inandığın şey kollarını göğsünde kavuşturmuş seni izliyor. küreğin birini o’na ver.
yazarın otu: sevdiğini söyle, yarın ölü doğabilir.
fotoğraf: Murathan Özbek
Kalan
14 Haz 2013 1 Yorum
in Öykü, http://schemas.google.com/blogger/2008/kind#post, irfan kurudirek, kalan
Bir yelken öyküsü yer ediyor zihnimde. Sanki öyle tanıştık onunla. Yelken vardı evet. Rüzgâr, deniz, gözleri, yelken. Hatırlıyorum. Gözlerinden geriye kalan her şeyi hatırlıyorum.
Değişken ruh halini yakalamaya çabaladım bir süre sonra vazgeçtim. Olur da bir halini yakalarsam o halinde kalacakmışım gibi hissettim. Oysa kaldığım bir adam vardı. Sert. Üslubu sert adam. Adamın adı neydi?
Bir gün O’nu çocukları severken gördüm. O gün ondan çok iyi bir baba olacağına inandım. Çocukları çok seviyor demiş miydim? Çocukları kıskandığımı kendime itiraf etmedim. Çünkü sevilmek istedim ben. Biraz.
Birkaç satır atlayarak birkaç saniye yutkunarak devam ettim: Vücudumun %80’i mantık. Onu ciddi düşünemiyorum. Sürekli değişken, sürekli neşeli. Hayatı ti’ye alıyor desem yanlış bir ifade olmaz. Çocuklar gibi sevilmek istedim. Sanki turbo sakızlarının kokusu vardı havada. Söylemesin istedim. Belli etsin istedim.
Vücudumun %70’i su.
Boğulsun mantığım!
Bir yıkılış yer ediyor zihnimde. Sanki zirveyi görmeden düşmüşüm gibi. Zirve vardı evet. Zirve, soğuk, bir başkası. Hatırlıyorum. Zirveden sonraki tüm düşüş hikayemi hatırlıyorum.
Ona dokunamıyorum. Bu aklına gelen ilk anlamıyla değil ama. Doğada bulunması imkansız bir çiçek o ve dikenleri çok sivri. Ne zaman ona yaklaşacak olsam avuçlarım kanadı. Ama ona sorsan yoktan yere uzak der. O yüzden sormayalım ona.
Kaldığı biri olmasaydı onu mutlu ederdim. Hatta şöyle söyleyebilirim, hayatımda en çok onu mutlu ederdim. Ben onun beni tanıdığı gibi değilim aslında. Ben en amiyane tabirle odasında ağlayan palyaço gibiyim. Tek derdim insanların değil onun mutluluğu.
Tepkisiz. Kalan zaman ona olmayan zamanı telafi etmem için yeterli. Kalan zaman kalmamız için var bence.
Vücüdumun %100’ü o.
Boğulsun yokluğun!
yazarın notu: kaldığın yerden git. kalmadığın yerden devam et kalmaya. kal. kalanda kalan sen kal. kimse bilmesin kaldığınızı ama kal. sandalda yalnızsın. arkanda kürek çektiğine inandığın şey kollarını göğsünde kavuşturmuş seni izliyor. küreğin birini o’na ver.
yazarın otu: sevdiğini söyle, yarın ölü doğabilir.
fotoğraf: Murathan Özbek
Çiçek
27 Eyl 2012 Yorum bırakın
in Öykü, çiçek, Deneme, güzellik, irfan kurudirek, mutluluk
çiçek |
Çiçek
27 Eyl 2012 Yorum bırakın
in Öykü, Deneme, güzellik, http://schemas.google.com/blogger/2008/kind#post, irfan kurudirek, mutluluk
çiçek |
Dünaydın Sevgilim’den: 8 Mart
08 Mar 2012 Yorum bırakın
in Öykü Etiketler:8 mart, aşk, dünaydın sevgilim, irfankurudirek, kurudirek
Bensiz çok mutsuzmuş
E ömrümü yedin be kadın! Hesabı da öde bir zahmet.
Ölü doğmuş bir bebek acizliğiyle seslendim sana hep.
Tutamadığın ellerim ve vurduğun sırtım hala kanıyor. Ne yazık ki
sana “canın sağ olsun” diyemiyorum. Boğazıma takılıyor seninle
ilgili tüm dileklerim. Kıyamet günü bilinen kıymetlerdendi seninki. Arkana bakmazdın, yansa canın dünyayı yakardın ama ilk benim dünyamdan başlardın.
Bir dalga kumsaldan ne götürürse işte öyle götürdün bendekileri,
dümdüz bıraktın. Ne bir iz, ne bir tepe, ne bir kale… Görenler “çok
zayıflamışsın” diyor, ruhum yüzüme vurmuş be. Olsun sen yine
de güçlü bil kendini. Yüzmeyi senden öğrendim bilirsin. Ama seni
“bana yüzmeyi öğreten” olarak değil de “beni bir kaşık suda boğan” birisi olarak hatırlayacağım. Bunu da bil.
…
Nefessiz kaldı çocuk devam edemedi satırlarına. Onu en son gö-
renler “kayıp giden bir yıldızın ışıltısında yandı” dediler. Ne kadar
yandı bilinmez ama aldatılan bir erkek gururuyla yandığı söyleniyor.
…
Gel
Diyemedim
Çünkü gel-
sen
Ben ölecektim.
8 M a r t İ r f a n ‘ ı n D ü ş m a n İ ş g a l i n d e n K u r t u l u ş u
[Kartpostal] Aramızda Mevsim
20 Oca 2012 Yorum bırakın
“Şimdi hatırlıyorum, ellerim üşürdü yanan yüreğime inat; sen ağlardın bazen, ben bakamazdım. Aramızda kaç mevsim vardı sevgilim? / İnan parmaklarım açılsa sayacaktım.”
Sandalda midye dolma yediğimiz günlerde -30 dereceyi anlatıp gülerdik. Seferberlik çıkar, okullar tatil olur, orada aşk mı olur filan. Hatırlarsın mutlaka. Kusana kadar gülerdik, şimdi kusana kadar donuyorum sevgilim.
Çıkan şeyler arasında seferberlik yok, çocuklar okula güle oynaya gidiyorlar, hele sevgililer, içimi acıta acıta geziyorlar el ele. Sen de her iki anlamıyla burnumda tütüyorsun.
İnsan burada sigarayı bırakabilir, duman tiryakileri için çok ideal. Doğal içiyorsun zaten. Bazen bu durum aleyhine oluyor, iç çektiğini anlıyorlar nefesinden. O yüzden seni andığımda yavaş bırakıyorum nefesimi, çoğu zaman içimde boğuluyorsun sevgilim.
Aramızda kaç mevsim var şimdi sevgilim? Ben kardan adamın atkısını bağlarken sen kısa kollu gömleğini ütülüyorsun, ben kar maskesiyle nöbet tutarken sen balkonda kahveni içip yaprak seslerini içliyorsun, ben burada “sen” diye yanarken sen “ben” diye soğuyorsun. Yapma sevgilim. Donma.
Bu mevsim kapalıdır yollar, biraz daha kal.
Baharda gidersin, olmaz mı?
Yanarım, donarım, ölürüm / kal.
Kartpostal: Seha Can
mirfanK’12
[Kartpostal] Körebe
16 Oca 2012 1 Yorum
“…” bir gün uzakta durursam n’lur unutmayın beni, uzattığımda tutun elimi. “…” – Göksel
Az uzağımda çok saçma bulduğum bir konu tartışılıyor. `Madem öleceğiz neden yaşıyoruz?` diyor biri, bir başkası `Önünde sonunda mutsuz olacağız o yüzden şimdi başlayalım bu oyuna` diyor. Öteki ise: hayretle sizi izliyorum diyor. Bilerek veya bilmeyerek diğerlerini ötekileştiriyor.
Şimdi birisine göre düşünsem seni hiç özlememem gerekir. Başkasına göre düşünsem sana her saniye gitmişsin gibi davranmam gerekir. Ötekine göre düşünsem “sen kimsin?”
Her şeyi bir kenara bırakıp fazladan bir saat kopardığımda gözlerimi kapatıyorum ve senli dünyaya bağlanıyorum. Tüm ışıklar ve sesler seni lekeliyor o yüzden karşına körebe olarak çıkıyorum. Seni asla yakalayamayacak olsam da ufak tefek dokunuşlarım beni yaşamaya ikna ediyor. Bazen kokunla bir anlaşma imzalayıp birkaç saniyeliğine avuçlarımı yüzünle dolduruyorum. Bu kokunun üzerine yüzünü çizmek gibi bir şey. Tanımsız.
O dünyaya bağlanıren iyice örtünüyorum. Gözlerim kapalı, etrafta ne var inan hiç bilmiyorum tek bildiğim şey; iliklerime kadar donuyorum. Senden kaynaklanan bir soğukluk bu. Çok ciddiyim. Bir gün benim dünyama gel, sessizce izle beni, hatta karşıma çık istersen, tanıyamam seni. Etrafımdan birisi adını fısıldasın, gör bak nasıl yanıyor yüreğim, nasıl terliyor avuçlarım gör bak. Senden kaynaklanıyor o dünyanın soğukluğu. Birisi üşütmüş seni veya sen birisinin yüzünden üşütmüşsün, hıncını benden çıkartıyorsun veya aklını.
O dünya karanlık değil mi? Görmedim ama hissediyorum. Işıksızlık seni tarif ediyor gibi ama senli düşlerim ışıl ışıl bil.
Bir saniye!
Biz aynı kişiden mi bahsediyoruz?
Kartpostal: Seha Can
mirfanK’12